65 yaşındaki Ayşe Yıldız, çocukluğunda ailesinin sebebiyle eğitim imkanlarından mahrum kaldı. Çocuklarıyla iletişim kurmak ve toplumsal hayata daha etkin katılmak isteyen Ayşe Teyze, bu yıl okuma yazma öğrenme kararı aldı. Kendisi gibi birçok kadına ilham verecek bu hikaye, her yaştan bireyin öğrenme ve gelişme arzusu için büyük bir örnek teşkil ediyor.
Ayşe Teyze, dünya üzerinde ilk adımlarını atarken ailesinin eğitimle ilgili düşünceleri, onun bu hayatta ilerleyebileceği en önemli kapıları kapatmıştı. Ailesi, özellikle kırsal kesimlerde yaygın olan geleneksel düşüncelerle, kız çocuklarının eğitim almasını gereksiz görüyordu. Bu düşünceler, dönemin sosyal yapısının da etkisiyle birleşince Ayşe’nin okula gitme hayali suya düştü. O dönem: “Kız çocuğu eğitilmez, evde oturur” mantığı, birçok kadının kaderine mal oldu.
Yıllar geçtikçe Ayşe Teyze, okuma yazmanın getirdiği dezavantajları iliklerine kadar hissetti. Çocuklarına baktığında, onlara daha iyi bir gelecek sunmak adına eğitimin önemini anlamıştı. Onun babası da kendi döneminde eğitime değer vermemiş ve bu kalıp, nesillerdir ailede devam etmişti. Ancak Ayşe Teyze, bu zinciri kırmaya kararlıydı.
2023’ün ilk aylarında, yerel bir halk eğitim merkezinin duyurusunu gören Ayşe Teyze, düşündüğü her şeyi bir kenara bırakıp kursa kayıt yaptırmaya karar verdi. “Artık ben de okuyabilirim, çocuklarımın yanında kendimi kötü hissetmek istemiyorum” diyerek sınıfa dolu bir heyecan ve azimle girdi. İlk ders gününde uzun zamandır hissetmediği bir mutluluk içerisindeydi. Öğretmeni ona: “Bugün ilk kelimenizi yazacaksınız” dediğinde, Ayşe Teyze'nin gözleri parladı. O an, 65 yıllık hayatında belki de en önemli dönüşüm başlayacaktı.
Haftalar geçtikçe Ayşe Teyze'nin ilerlemesi gözle görülür hale geldi. Her yaştan insanla birlikte ders almanın getirdiği sosyal etkileşim, ona yalnız olmadığını hatırlatıyordu. “Benim gibi birçok insan var, bu beni mutlu ediyor” diyerek sık sık arkadaşlarıyla bir araya gelmeye başladı. Okuma yazma kursu, sadece öğrenmenin ötesinde bir dayanışma ortamı oluşturmuştu.
Bugün, Ayşe Teyze subay olurken, sık sık şunları ifade ediyor: “Artık kendi cümlelerimi yazabiliyorum, bu benim için bir lütuf. Çocuklarımla daha sağlıklı iletişim kurabilmek, benim için çok önemli.” Okuma yazmanın sağladığı özgürlüğü, hayatında birçok yeni kapı açma fırsatı olarak gören Ayşe Teyze, geleceğe umutla bakıyor.
Onun öğrenim serüveni, birçok kadın için bir örnek ve cesaret kaynağı oldu. “Asla geç değil” mesajını veren Ayşe Teyze, çevresindeki kadınlara da eğitim yolculuklarına çıkarak katılmalarını teşvik ediyor. Okuma yazmanın yalnızca bireysel değil, toplumsal bir kazanım getirdiği gerçeği, herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir konu haline geldi.
Bütün bu süreçte, Ayşe Teyze’nin hikayesi; toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitim hakkı ve insanın hiçbir zaman öğrenmeyi bırakmaması gerektiğinin güçlü bir simgesi haline geldi. Tüm bu motivasyonla, kadınların eğitimdeki yerini güçlendirmek amacıyla çeşitli platformlarda aktif olarak yer alıyor, kendi hikayesini paylaşarak diğer kadınların da cesaret bulmasına yardımcı oluyor.
Sonuç olarak, Ayşe Teyze’nin azmi ve kararlılığı, sadece kendi hayatında değil, aynı zamanda çevresindeki birçok kadının hayatında da değişim yaratmaya başladı. Eğitim, her yaştan bireyin en doğal hakkıdır ve Ayşe Teyze, bu gerçeği tüm kalbiyle benimseyip yaşama geçirmiştir. Onun gibi pek çok insanın hikayesinin, cesaret, umut ve azim dolu bir geleceği şekillendirmeyi başarması dileğiyle...