Her yıl olduğu gibi, bu bayramda da ülke genelinde sevinçle kutlanan bayram atmosferinin gölgesinde, bir trajedi yaşandı. Dilan, düğün günü olarak belirlediği bayramda, belki de hayatının en mutlu anlarını yaşamak üzereyken, kocası tarafından katledildi. 25 yaşındaki genç kadın, aşkla başlayan bir hikâyenin, korkunç bir sona dönüştüğü bu olayla, ülke genelinde kadın cinayetlerine yönelik dikkatleri bir kez daha üstüne çekti. Bu cinayet, sosyal medyanın gündeminde "yeter artık" isyanlarına yol açtı ve bir çok kadın hakları savunucusu, devletin bu tür olaylar karşısında daha hızla tepki vermesi gerektiğini savunuyor.
Dilan, 24 yaşında, evli ve bir çocuk annesiydi. Sevdikleri tarafından sevgi dolu bir birey olarak tanınan genç kadın, ailesiyle bayramı kutlamak için büyük bir heyecan içindeydi. Ailesi, onun mutluluğu için güzel bir düğün planlamıştı. Ancak, bayramın gelmesiyle birlikte Dilan’ın hayalleri yavaş yavaş kabusa dönüştü. Eşinin kıskançlık ve şiddet dolu tavırları, zamanla Dilan’ın yaşamını tehdit eder bir boyuta ulaştı. Bu durum, onu kaçış yolları aramaya itiyordu. Ancak, ne yazık ki Dilan’ın hayatı, bu kutlu günde son buldu.
Olayın ardından, sosyal medya platformlarında binlerce paylaşım yapıldı. "Dilan’ın sesi ol" ve "Kadına şiddete hayır" etiketleri altında, kadın hakları savunucuları bir araya gelerek durumu protesto etti. Herkes, Dilan’ın başına gelenin bir ömre mal olabileceğini, ama bu olayın diğer kadınların başına gelmesini önlemek için etkili politikaların uygulanmasını istediklerini vurguladı. Türkiye’deki kadın cinayetleri oranı hızla artarken, toplumda farkındalığı artırmak için düzenlenen kampanyalar ve yürüyüşler de hız kazandı.
Bu trajik olay, kadınların maruz kaldığı şiddetin son bulmasını sağlamak adına bir çağrının habercisi oldu. Dilan’ın yaşamı, bir kesim için sadece bir haber değil, aynı zamanda ülkemizdeki kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi gerektiğini hatırlatan acı bir bellek oldu. Devletin, bu tür şiddet olaylarına karşı yeterli önlemleri alması ve gerekli cezai şartları uygulaması gerektiği görüşü her geçen gün daha fazla destek buluyor. Dilan’ın hikayesi, yalnızca bir kişiyi değil, tüm toplumu etkileyen derin bir yaradır.
Olayın adli süreçleri devam etmekte. Dilan’ın ailesi, onun hatırasını yaşatmak ve başına gelenlerin bir daha yaşanmaması için mücadele etmeye kararlı. Dilan’ın duyulmasını isteyen ailesi, bundan sonra kendilerinin başına gelebilecek potansiyel riskleri kamuoyuna taşımaya ve ses çıkarmaya yönelik çalışmalara imza atacaklarını duyurdu. Genç kadının anısına gerçekleştirilecek olan çeşitli etkinlikler ile toplum, kadına yönelik şiddetin son bulması için dayanışma içinde olacağının mesajını verirken, aynı zamanda Dilan’ı unutmayacaklarının sözünü verdiler.
Sonuç olarak, Dilan’ın hikayesi, sadece bir kadının yaşadığı acı bir son değil, aynı zamanda kadınların toplumda daha özgür ve güvende olması gerektiğine dair bir uyanışı temsil ediyor. Kadına yönelik şiddet konusunda herkesin üzerine düşen sorumluluğu alması, bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına kritik bir önem taşımakta. Dilan, bu yaşananların sadece bir istatistik olarak değil, tüm toplumun vicdanında yankı uyandırması gereken bir gerçeklik olarak kalacağı bir sembol haline geldi.