Türkiye'de birçok çocuk, toplumsal olarak önemli kabul edilen bayramlarda, ailelerinin geçimlerini sağlamak için çalışmak zorunda kalıyor. Bu durum, toplumda oldukça derin yaralar açan çocuk işçiliğinin acı bir gerçekliğini gözler önüne seriyor. Çocuklar, bayramlar gibi özel günlerde bile oyun oynamak, sevinç içinde koşmak yerine, işyerlerinde geçirdiği zamanla büyük hayat dersleri almak durumunda kalıyor. Peki, bu çocuklar hangi şartlar altında çalışıyor? Bayram sevinci, onların gözünde nasıl bir anlam taşıyor? İşte tüm bu soruların yanıtlarını bulmak için, kendi bayramlarında çalışan çocukların yaşadıklarına daha yakından bakalım.
Bayramlar, aslında ailelerin bir araya geldiği, çocukların yeni kıyafetler giyip tatlılar yediği, sevinçle dolup taştığı bir dönemdir. Ancak ne yazık ki, bazı çocuklar için bayram, çocuksu neşeden uzak, yalnızca hayatta kalma mücadelesi anlamına geliyor. Trabzon'un kenar mahallelerinde, 12 yaşındaki Zeynep, her bayramda olduğu gibi tezgâhında durarak hediyelik eşyalar satmak zorunda. “Bayramda yeni elbise almak için anneme yardım etmeliyim,” diyor Zeynep. Ailesinin gelirine katkıda bulunmak için benzer mağazalarda çalışan diğer çocuklar da Zeynep'in hikayesinden farksız. Kendi yaşlarında olan çocukların, bayramlarda bile sosyal normların çok dışına çıkması üzücü bir tablo oluşturuyor.
Birçok insan, bayramın neşesinin çocuklarla özdeşleştiğini düşünse de, işte bu çocuklar, bayramları sadece bir fırsat olarak görüyorlar. Çocuk işçiliği, Türkiye genelinde hala olumsuz bir gerçeklik. İstatistiklere göre, her yıl on binlerce çocuk, üretim süreçlerine dahil olmanın yanı sıra, sokaklarda çalışarak ailelerine katkı sağlıyor. Çalıştıkları alanlar çoğunlukla tarım, inşaat, tekstil gibi zorlayıcı sektörde yer alıyor. Çocukların verimlilikleri, aileleri için hayati derecede önemli hale geliyor. Oysa çocukların ihtiyaçları, sadece maddi değil; duygusal, sosyal ve eğitimsel yönlerden de karşılanmalıdır.
Bayramlar, çocukların eğlenmek, sevinçlerini paylaşmak ve tatlılarla dolu sofralarda bir araya gelmek için bir fırsat sunabilir. Ancak, işte bu çocuklar için bu hayal, o anın gerisinde kalıyor. Onların korkunç gerçeği ise, gece yarısı eve gelerek eğitim hayatına geri dönen, ama asıl kendilerine ait özgürlüklerinden ve hayallerinden feragat eden çocuklar olarak belirmekte. Çocuk işçiliğiyle ilgili yapılan araştırmalar, madde bağımlılığı, fiziksel ve psikolojik sorunlar, eğitimden uzak kalma ve sağlıksal problemler gibi riskleri ortaya koyuyor. Bu durum, sadece çocukların şimdi değil, gelecekleri için de büyük tehlikeler taşıyor.
Çocuk işçiliğinin son bulması, toplum olarak bu konuda bilinçlenmeyi zorunlu kılıyor. Eğitim, farkındalık yaratmak ve toplumsal dayanışma ile bu savaşılır. Eğitime erişim, yasal düzenlemeler, aile destek programları gibi çözümler, çocukların bayram sevinçlerinden uzakta kalmasını engelleyebilir. Her bir çocuk, geleceklerinin garantisi, bir toplumun ışığıdır. Onların gerçek mutluluğu, çalışma koşullarını değil, bayram sevinçlerini kutlayabildikleri bir dünya yaratmakla mümkündür.
Sonuç olarak, çocuk işçiliği konusunu göz ardı etmek, sadece bir birey veya aile değil, tüm toplumu etkileyen bir sorun. Bayramlar, sevinç, mutluluk ve birlikte olma anları olmalı! Tüm çocuklar, bir bayramda sadece çalışmayı değil, oyun oynamayı ve hayaller kurmayı da hak ediyor. Öyleyse gelin, çocuklarımızın gerçek bayramlarını yaşayabilmesi için elimizden geleni yapalım.