Modern yaşamın getirdiği stres ve baskılar, bireylerin ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Sorumlulukları yerine getirememe ya da kendinden kaçarak hayattan tat alamama durumu, pek çok insanın gündelik hayatında karşılaştığı zorluklar arasında yer alıyor. Klinik psikolog, bu durumu daha iyi anlamak için önemli açıklamalarda bulunuyor. Sorumluluklardan kaçış, özgüven eksikliği ve kendini tanımama gibi konular, kişiye özel bir çözüm gerektiriyor ve bu çözümlerin anlaşılması, duygusal sağlığın yeniden inşası için temel bir adım. İşte bu bağlamda, bazı önemli noktaları ele almakta fayda var.
Sorumluluk taşımanın getirdiği kaygı, bireylerin yaşamlarında derin bir etki yaratabilir. Klinik psikolog, “Bu kaygı kişinin kendi potansiyelinden kaçmasına neden olabilir,” diyor. Birçoğumuz, iş, aile ve sosyal hayatımızdaki sorumluluklarımızla başa çıkmakta zorlanıyoruz. Özellikle iş yaşamındaki yoğun rekabet ve beklentiler, kaygıyı artırarak sorumluluklarımızdan kaçma hissini perçinliyor. Bireyin buna tepkisi ya sorumlulukları ertelemek, ya da tamamen yok saymak şeklinde ortaya çıkabiliyor. Ama bu, geçici bir rahatlama sağlasa da uzun vadede birikmiş sorunların daha ciddi bir hale gelmesine neden olabiliyor.
Kaçınma davranışları, genellikle bireyin kendine güvenini zayıflatır. Bu durum sürekli bir içsel çatışma yaratır. Kendimi nasıl yöneteceğim, bu yükü nasıl kaldıracağım gibi sorular zihinlerde dolaşırken, bir yandan toplumsal normların ve beklentilerin baskısı altında kalınıyor. Bir kişi kendisinden kaçtığında, aslında kendi potansiyelinin de önüne geçmiş oluyor. Bireyin kendine olan inancı zedeledikçe, sorumlulukları bir yük gibi hissederek savaşmaktan ziyade, onlardan kaçma yolunu seçiyor.
Peki, kendinden kaçan biri ne yapabilir? Klinik psikolog, “Kendine dönüş yapmak ve yüzleşme sürecini başlatmak, en önemli adımlardan biridir,” diyor. İlk olarak, kişinin kendi duygularını kabul etmesi gerekiyor. Korkularımız ve kaygılarımız, onları bastırdıkça daha da büyüyecek ve zorlayıcı hale gelecektir. Kendine dönmek, bu duygularla yüzleşebilmek ve onları anlayabilmek demektir. Terapötik süreçle bu duyguların üstesinden gelmek mümkün, çünkü bir profesyonel rehberliğinde, birey kendisini daha iyi tanıyacak ve sorunlarıyla yüzleşebilecektir.
İkinci aşama ise, sorumlulukların altında yatan nedenleri keşfetmektir. Birey, neden bu kadar yükseklik hissettiğini ve kaçma arzusunu anlamalıdır. Kendi içsel motivasyonunu bulmak, sorunlara gerçekçi bir bakış açısı kazandırır. Üçüncü aşama ise, bu sorumlulukları nasıl yöneteceğini öğrenmektir. Zaman yönetimi teknikleri, öncelik sıralaması gibi stratejiler, bireyin sorumluluklarıyla daha sağlıklı bir biçimde başa çıkmasına yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, günümüz dünyasında kendiyle yüzleşmek ve sorumlulukları kabullenmek, bireylerin hem ruhsal sağlığını hem de genel yaşam kalitesini artırır. Kendi içsel dünyasına yolculuk yapan bireyler, daha özgüvenli, sorumluluk sahibi ve tatmin dolu bir hayat sürdürebilirler. Klinik psikologun belirttiği gibi, kendinden kaçan bireylerin, ilk adımı atarak yüzleşme sürecine girmesi, yaşamlarını dönüştürme yolunda kritik bir adımdır. Unutulmamalıdır ki, her birey kendi sorumluluklarını taşıyabilir; önemli olan, bu yükün altında “güçsüz” hissetmemektir.